Olimpos

Kemer’e daha önce de gitmiştim ancak ilk kez etrafını bu sefer gezebildim. Olimpos hep merak ettiğim bir yerdi. Merak ettiğim kadar güzel bir yer olduğu kesinlikle doğruymuş. Hem deniz, hem güneş,  hem de biraz tarih ve kültür turizmi yapayım dediğinizde aklınıza gelebilecek ilk yerlerden olabilir burası, bence.Dağların koruması altında denizin kenarına tüm doğal güzelliklerin bir arada olduğu yere kurmuşlar antik şehri, o zamanı yaşayan insanlar.

Adı üstünde koskocaman bir şehir… Gezebilmek ve görebilmek için ormanın içinde dolaşıyorsunuz…Evlere, hamamlara mezar taşlarına ve benzeri yaşanmışlık hissettiren tüm her şeye doğanın içinde rastlayabiliyorsunuz.  Toplumların ve toplulukların ayakta kalabilmesi için gerekli tüm ihtiyaçların fonksiyonel olarak düşünüldüğü ve şehre uyarlandığı bulunan kalıntılardan anlaşılabiliyor. Daha da bilinmeyen ve bulunamayanlar kim bilir neler söylerdi bize!… Artı olarak ise doğanın tüm güzelliklerinden de nasibini almış bir yer. Adının ise, tam yanı başında, üzerine kanatlarını germiş koruyucusu Tahtalı Dağından aldığı bir efsanedir.

Olimpos, antik Likya medeniyetinin en önemli şehirlerinden biriymiş. Şehrin temelleri eski Helenistik dönemde, MÖ. 300 civarında oluşturulduğu biliniyor.

Olimpos’tan biraz ilerideki Çıralı tatil köyü ise temiz ve şeffaf bir denize sahip. Çok sakin bir yer ve plajı çok güzel. Plaj aynı zamanda kaplumbağalar ile yumurtalarına ev sahipliği yapmayı ihmal etmiyor. Yaz aylarında büyük deniz kaplumbağaları geceleri yumurtalarını bırakmak için Olympos-Çıralı sahiline geliyorlarmış. Çıralı’dan 20 dakikalık bir yürüyüş sonrasında alevlerin bulunduğu yanar taş bölgesine ulaşılabiliyormuş ancak ben orayı göremedim belki bir sonraki ziyaretimde görme şansım olur.


Phaselis ise en az Olimpos kadar güzel, tarih ve doğa güzelliklerini içinde barındıran eski bir antik liman kenti. Ayrıca Büyük İskender´in fetihlerine ilk başladığı yıllarda kış aylarını, Olympos´a komşu bir liman şehri olan Phaselis´te geçirdiği de bir söylentidir.

Sevgili babacığımın da en çok hoşuna giden yer burası oldu sanırım. O da, İskender’in uzaklara bakıp  umutlarını yeşerttiği yerden dünyaya bakıp hayaller kurmayı ihmal etmedi.

Bu gezide gördüğüm bir başka doğa harikası yer ise, Çıralıdan yaklaşık yarım saatlik uzaklıktaki Adrasan.  Burası bir taraftan yüksek dağları ve bolca da ormanlık yeşil alanı ile Karadeniz’i hissettirirken diğer taraftan ışıltılı berrak denizi ve sıcacık kumuyla da heyy işte Akdeniz’desin diye seslenmeden edemiyorsun.

Bir macerada burada son bulurken başka anlar ve anıları yazmak için düşünmek gerek. Belki sizler de okursunuz diye…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir